Masaccio'nun Kutsal Üçlü Tablosu ve Batı Sanat ve Felsefesinde Güzellik
Türk Dil Kurumu tarafından “Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı.” Olarak tanımlana güzel ve “Estetik zevk, coşku, hoşlanma duygusu uyandıran nitelik, hüsün.” Olarak tanımlanan güzellik kavramı tarih boyunca farklı kültüre, dine, ekonomik yapıya ve etnik gruba sahip olan çevrelerce farklı şekilde yorumlanmıştır. “Çünkü başta sanat ve anlayışı, kültürlere, çağlara, dünya görüşlerine sanatçının kimliğine göre farklılık gösterir.” Kimi filozof güzelliğin kaynağını sayılara dayandırarak her şeyin başlangıcının sayılar olduğunu söyleyerek matematik ve güzellik arasında bir ilişkinin kuvvetli bir bağın var olduğunu ifade etmiştir. Bundan hareketle güzelliği oran ve simetriye dayandırılmıştır. Buna karşılık güzelliği zıtlıkların uyumunda arayan ve evrende bu uyumdan kaynaklanan güzelliğin olduğu düşüncesini ortaya atan filozoflar da vardır.
Hiçbir sanat yapıtını ister edebiyat sahasında olsun ister resim sahasında dönemin koşullarından bağımsız değerlendirmek, sosyal siyasal ve ekonomik koşulların ortaya çıkan sanat yapıtına hiçbir etkisinin olmadığını söylemek yanlış olacaktır. Bu bağlamda incelediğimizde güzel ve güzellik kavramı tarihi gelişmelerle paralel olacak şekilde her bir coğrafyada farklı şekilde ele alınmış, güzellik anlayışları o yerin kültürünü de bünyesinde barındıracak şekilde oluşmuştur.
Antik Dönem’e baktığımızda karşımıza
Pythagoras çıkar. Pythagoras güzellikten felsefi anlamdan bahseden ilk
filozoftur. Ona göre en güzel şey “harmonia” yani uyumdur. Bu dönemde Altın
Oranla yapılan eserlere daha çok önem verilmektedir.
Altın Oran uyum açısından en yetkin oranı verdiği düşünülen, matematikteki
Fibonacci dizisiyle yakından ilişkili olan bir oran bağlantısıdır. Yunan
heykelleri, Yunan mimarisi de temel olarak bu simetriye dayalı anlayışı temele
almıştır. Parthenon Tapınağı ve Da Vinci’nin Salvator Mundi, Mona Lisa ve Son
Akşam Yemeği tabloları sonraki dönemlerde yapılan, Altın Oran esasına dayanan
eserlerdendir.
Antik Döneminde Platon ve
Aristoteles Batı sanat ve felsefesinin zeminini oluşturan iki önemli düşünür
olarak karşımıza çıkar. Platon, güzeli yalnızca biçimden ibaret görmüyor,
güzelin iyi olanla da ilişkili olduğunu söylüyor. Ona göre güzel olan şey iyi
ve yararlı olduğu için de güzeldir. Ve güzel, mutlak ve öz olarak Tanrı katında
bulunmaktadır. Aristoteles ise mutlak güzellik kavramını reddederek iyi ve
güzel arasında bir ayrım olduğunu ifade eder. Platon’a göre güzel başka bir şey
değilken Aristoteles güzeli aynı zamanda düzen ve büyüklüğe dayandırmaktadır.
Orta Çağ’da güzellik Tanrının niteliklerinden biriydi, güzellik ile ilgi
çalışmalar daha çok teolojinin bir kolu olarak değerlendirilmekteydi. Rönesans’
a gelindiğinde Antikite’yle yani Eski Yunan ve Roma sanatıyla, bilimiyle,
felsefesiyle yeniden bir bağ kurulmaya, o dönemin eserlerini yeniden keşfetmeye
yönelik bir anlayış ortaya çıktı.
Masaccio
"Kutsal Üçlü" Tablosu
Floransa’da Santa Morio
Novallo Kilisesi’nin duvarında yer alan Kutsal Üçlü (Holy Trinity) freski
bilimsel olarak tek noktasal lineer perspketifle yapılan yani matematiksel
kurallara dayanılarak yapılan ilk eser olma özelliği taşımaktadır. İsa’nın
çarmıha gerilmesi anı resmedilir.
Resmin aşağısında bir lahit bulunur. Lahit ölülerin muhafaza edildiği sandık şekline benzeyen, özellikle Antik Çağ’da kullanılan bir çeşit mezardır. Mezarda iskeleti bulunanın Âdem olduğu yönünde öne sürülmüş birtakım düşünceler vardır. Eski Floransa diline ait bir yazı vardır. “Ben şu anda neysem sen de öyle olacaksın. Sen şu an nasılsan ben de bir zamanlar öyleydim.” Bu yazı Memento Mori yani insanın fani olduğunun bir hatırlatıcısıdır.
Antikite’ye yeniden
dönüşün yaşandığı bu dönemde Antik Yunan ve Roma heykellerine dayanan örnekler
sayesinde gerekçi insan figürleri yaratmıştır Mosaccio. İsa’nın vücudunun
ağırlığı, üzerindeki kumaş parçası gerçekçi şekilde betimlenmiştir, figürlerin
vücutları birer heykel gibi üç boyutlu yapılmıştır. Aynı zamanda Antik Yunan ve
Roma’nın mimari kaynaklarından da yararlanıldığını resimdeki tavan yapısında ve
sütun başlıklarında görmekteyiz.
Bu resmi güzel yapan
nedir sorusunu sorduğumuzda öncelikli olarak vereceğimiz cevap resimde
anlatılanın, gösterilmek istenenin belli bir simetri ve oran doğrultusunda
betimlenmiş olmasıdır. Resmi incelediğimizde kusursuz bir perspektifin mekânsal
derinlik yarattığını görürüz. Kullanmış olduğu çizgisel perspektif üç boyutlu
mekân yanılsamasında oldukça etkili olmuştur. “Perspektifin resimde
kullanılmasıyla yeni bir boyut kazanan mekânın gerçeklik algısı figürün içinde
bulunduğu mekâna izleyiciyi de dâhil etmektedir.” (Akın, 2018)
Birincil renklerden mavi
ve kırmızı tonlarla sıcak-soğuk renk ilişkisini ortaya çıkaracak bir renk uyumu
tercih edilmiştir. Resimde hareketli hareketsiz nesnelerin uyum içeresinde
betimlenmesi Batı sanat ve felsefesinde bir resmi güzel yapan bir diğer unsurun
sağlandığını göstermektedir.
KAYNAKÇA:
H. Ö. Özden , "HELLENİZM ÖNCESİ YUNAN FELSEFESİNDE GÜZELLİK
ANLAYIŞLARI / Beauty Ideas in Greek Philosophy Before Hellenism", Atatürk
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 0, sayı. 17, ss. , Haz. 2002
Akın, Müjde. Resimde
Mekan ve Geometri İlişkisi. Yüksek Lisan Tezi, Mersin Üniversitesi, 2018.
Sanat ve Estetik ders
notları, (Hazırlayan: Sevinç Akkaya)
https://zorbatv.com/felsefe/guzellik-anlayisi
http://www.dusunuyorumdergisi.com/dogu-bati-estetigi
https://www.youtube.com/watch?v=QyuwsxHTI38
https://www.tarihlisanat.com/masaccio-kutsal-uclu-freski/
Hiç yorum yok: